Kral Arthur, gerçekten bir kral.
Onu ilk olarak İstanbul’da tanıdığımda endişeliydi aslında. Ama zamanla buldu bizimle beraber o da mutluluğu, Bilmediği bir gökyüzünün altında.
Mutluluk içimizd
Dostoyevski’nin sanırım “Öylesine güzel bir gökyüzünün altında bu kadar kötü insan nasıl yasayabiliyordu?” sunun belli bir kısmını ben; bu kadar mutsuz insan nasıl yaşayabiliyordu olarak değiştirmek istiyorum. Kulağı olan işitsin! Benim merhametim utanma nedir bilmiyordu iste. Büyüktü mağarası, çok sayıda kuytu köşesi vardı. Orada herkes gizlenecek yer bulabilirdi kendine. Ve ben bu durumu nasıl da seviyorum! Size de mutluluğu dağıtmak istiyorum. Kötü insan yok bazen, mutsuzluktan kötü olmak durumunda olan insan var. Mutsuzluğunu türlü şekillerde yansıtmak isteyen insan var. Sanki rahatlayacakmış umuduyla. Ama yanlış! Başkalarının mutsuzluğu seni mutlu etmez, anlık eder geçer, tecrübeyle sabit! Ondan mesela drama ve trajedi dolu diziler seyrediyorsun sen, bak ne hayatlar var benimki ama ne güzel demek icin bazen. Ama bir de kendini başka şeylere vuran insan var. Örneğin mahalle ilaçlanmasini sormaya gelen insanimiza evine teşrif eden sivrisineğin bacak boyunu teyit ettiğini, buna binaen de mahallenin ne kadardir ilaçlanip ilaçlanmadıgini tespit ettiğini eğlenceli bir biçimde açıklayan insanlarımız da var. Sen de öyle yapabilir, kendini ve psikolojini yükseklere çıkarabilirsin.
Hassasiyet
Ama yine de kendini büyük asagilayani severim zerdust gibi. Bu da bir yuceliktir. İnsan, aşılması gereken birseydir çünkü. Kitapların yere konulmasına karşı olan birileri var hayatımda. “İncinir” der, bilginin kutsallığına dikkat çeker. Kitaplar; Bu kendi yurdumu arayışımadir. yüzlerin asıldı bu sözlere, biliyorum. Heim: yurt suchung: aramaksa, peki heimsuchung felaket demek ise o esnada, yurdunu aramak bir felaket miydi Alman topraklarında? Niçin bir felaket olmalıydı ki yurdunu aramak? Önemli birsey demek ki. Bulamazsan mi felaketti peki, yoksa ararken mi? -sarı dolmuşa macera olsun diye binmeyi seven, ama çılgın şoförlerin sürüş tarzlarına olan korkudan “Was ist “Allah korusun”? diye de sual eden, anlaminin korkusunun engeli olduğunu bilmeyen mein Lieblings Arthur’a “drama drama taksim tüneli” adlı eserim.”
yazar: Hande Sertçelik